Fizibilitenin Verimliliğe Etkileri
Dr. Sabit Tunçel(Mba) Ağaçişleri End.Yük.Müh. www.sabittuncel.com
Özet
Yaşamın her aşamasında karşımıza birçok kez karar vermekte güçlük çektiğimiz ve alınan kararda bizi nelerin beklediğini tahmin etmemiz ilk hamlede oldukça güçtür.
Bu nedenle çeşitli analizler yaparız. Eğer söz konusu olan işletme kurulumu ise çok daha detaylıca tüm kısıtlar göz önüne alınarak uygulanabilirlik analizleri yapılmalı. İşletme kurulumu için yapılan bu çalışma fizibilite olarak adlandırılıp. Makalenin içeriğinde fizibilitenin verimliliğe etkisi incelenecektir.
Abstract
In life, we encounter times that we find it difficult to make decisions. Once these decisions are made, it can be difficult to know what the outcome will be. Thus we need to do some analysis beforehand. If the issue is the setting up of a company, you would need to do detailed reporting considering all the revelant elements of a running company. This is called A feasibility report. In this article the affect of the feasibility report on productivity is analyzed.
1. Giriş
Konuma başlamadan önce “inovasyon” ana başlığı altında, neden böyle bir konuyu seçtiğimi kısaca açıklamak istiyorum.
Bilindiği gibi Türkçe olarak tam karşılığı olmayan “İnovasyon” kelimesi yaratıcılık, yenilikçilik, değişim anlamlarını içinde barındıran, aslında birazda “Kaizen” felsefesini de kapsayan sürekli iyileşme ve mevcut durumu veri olarak kabul etmeyip daha iyiye ulaşabilme gayreti olarak ifade edilebilir.
Diğer bir bakış ile “İnovasyon”, olmayan bir şeyi ortaya çıkartmak yani icat etmek ya da bilinen bir konuyu farklı bir alanda kullanarak yenilik yaratmaktır.
Sektörümüzde birçok işletme fizibilite çalışması yapılmadan kurulması nedeni ile yukarıdaki cümlede ifade ettiğim gibi bilinen, ancak yaygın olarak sektörümüzde uygulanmadığını düşünerek, bu konuda farkındalık yaratmak ve ilgiyi buraya çekmek istedim. Bunun nedeni de işletmelerin kuruluş aşamasında ki verimlilik kayıpları makro boyutta ülke kaynaklarının israfına neden olmaktadır. Günümüz de dünyamızın enerji kaynakları hızla tükenmektedir. Kıt kaynakların olabildiğince etkin ve verimli kullanılması gelecek nesiller için ve dünyamızın varlığını sürdürebilmesi açısından gereklidir. Bu felsefeden hareketle işletmelerin kuruluş aşamasından başlayan planlama ve etüt süreci kıt kaynakların en iyi şekilde değerlendirmesinin anahtarıdır.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi işletmeler kar amaçlı oluşumlardır. Bu nedenle, yeni kurulacak bir işletmenin veya mevcut işletme üzerinde yapılacak değişiklik ya da düzenlemelerin, belirli bir plan doğrultusunda yapılması kayıpların önlenmesi açısından önemlidir. Özellikle yeni yatırım yapılacak ise çok detaylı düşünmek gerekir. Aksi durumda kaynak israfı kaçınılmaz olmaktadır. İyi planlanmış bir yatırım, gereksiz kaynak israfını önleyeceği gibi işletmenin hedeflenen sürede üretime geçmesini ve piyasaya doğru ürünün arzını sağlayacaktır. Hedeflerin tutması için, yapılacak işlerin sıralanıp planlanması gereklidir. Planlamadan amaç, öncelikle oluşan düşünceyi olgunlaştırmak ve belirli hedef/hedefler doğrultusunda kararı netleştirmektir. Karar, bir dizi toplantılar ile belirli bir proje grubu ve proje yöneticisi tarafından üzerinde yapılacak çalışma ile netlik kazanmalıdır.
Yapılacak bu çalışmanın kapsamı ve konu ile ilgili seçenekler toplanır, gerekirse seçenekler arasında belirlenen ortak kıstaslar (kriterler) doğrultusunda karşılaştırma tabloları hazırlanır. Daha sonra, proje grubu bu tablo üzerinde oluşan seçenekler ile ilgili gerekli incelemeler sonucunda ortaya çıkan yorumları alır ve bunu da analizlere ek olarak toplantı tutanaklarına geçer. Aslında bu çalışma, fizibilite çalışmasının ön hazırlık aşaması niteliğindedir. Ön hazırlık aşaması olumlu sonuçlanıp daha detaylı inceleme kararı çıktıktan sonra aynı ekip konu ile ilgili fizibilite çalışmasına başlar.
Bu aşamadan sonra işletmenin oluşumu veya gelişimi için gerekli tüm kısıtlar ve fırsatlar belirli teknikler çerçevesinde incelenir ve raporlanır. Amaç geri dönüşlerin olmasını ve kaynak israfını önlemenin yanı sıra, doğru başlangıçla doğru sonuca kısa sürede, düşük maliyet ve yüksek verimlilik ile ulaşmaktır. Doğru sonuca ulaşmak için yapılacak bu çalışma genel anlamda fizibilite olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla fizibilite nedir? Hangi aşamalarında nasıl çalışmalar yapılmalıdır. Sektörümüz bu konuda nerelerde kaynak israfına neden oluyor onu inceleyelim.
2. Fizibilite
Kelime anlamı, yapılabilirlik etüdü olan fizibilite, hayatımızın her aşamasındaki karar süreçlerinde uygulanabilir bir yöntemdir. İşletme örneğine indirgediğimizde son derece detaylı bir çalışmayı gerekli kılmaktadır. Günümüzde tüketici, satın alacağı ürün veya hizmeti, uygun fiyatta, hızlı ve gereksinimlerini uygun değerde (optimum) karşılayan işletmeleri tercih etmektedir. Buda planlı ve sistematik çalışmayı zorunlu kılmaktadır. Eğer işletme müşteri beklentilerini karşılayacak sistematiğe gelemez ise talep daralması o işletme için kaçınılmaz olacaktır.
İşletme tüm bunların öngörüsünü fizibilite çalışmasında görebilecek, hedef belirleyecek belirlediği hedefe ulaşmak için yapması gerekenleri planlama şansı olacaktır. Şekil 1.’de bu aşamaları sistematik bir dizin halinde görebiliriz. Ön fizibilite çalışmasında 5N-1K sorgusu birçok aşamada verilecek kararlara öncülük etmektedir. Hepimizin bildiği bir söz var “planlayamazsanız kontrol edemezsiniz” devamında da “kontrol edemezseniz yönetemezsiniz”. Dolayısıyla bir oluşumun yönetilebilmesi için kontrol altında tutulması önemlidir. Kontrol kriterlerinin uygulanabilmesi için ise önceden hazırlanan plan doğrultusunda hareket edilmelidir. Plansız yatırım beraberinde birçok güçlükleri getireceği için ciddi anlamda zaman kayıpları ve kaynakların israfına neden olacaktır. Eldeki kaynakların en iyi şekilde kullanılması ve amaca uygun hizmetin sağlanabilmesi için, yatırımdan önce mutlaka fizibilite çalışmasının yapılması gereklidir. Yapılacak bu çalışma uzman bir kadro ile gerçekleştirilmesi ikinci önemli noktadır.
Son dönemde ortaya çıkan “inovasyon” kavramının işletmelerimizde oturtulabilmesi için öncelikle doğru kurguyu yapmamız gerekmektedir. Yani işletme hatasız kurgulanmış olmalı ki; gelişmeler karşısında uygun esnekliği gösterebilsin. Eğer, böyle olmaz ise sürekli oluşacak düzeltmeler (revizyonlar) ile uğraşmaktan gerçek anlamda yapması gereken yenilik ve iyileştirmelerin gerisinde kalma olasılığı yüksektir. Bu nedenle kuruluş aşamasında yapılması gereken çalışmalar önem arz etmektedir. Günümüz ekonomik koşulları hataya izin vermemektedir. Eğer yapılan çalışma yatırıma yönelik ise çok daha titiz davranılması gerekir.
Burada önemli olan tünelin sonundaki ışığı teknik boyutları ile görebilmek ve yolda çıkabilecek muhtemel engeller için gerekli önlemlerin süratle alınabilirliğini sağlamaktır.
3. Kayıplar Nasıl Oluşur?
Gerekli fizibilite çalışması yapılmadan uygulama kararı almak kayıpların başlangıcıdır. İşletme kuruluş aşamasında veya organizasyon değişikliğinde yapacağı uygulanabilirlik etüdü ile yatırım veya organizasyon kararlarının gerek duyacağı kaynakların neler olduğunu göreceği gibi. Bu kaynakların nerelerden ve nasıl sağlanabileceğini netleştirilecektir.
Sektörümüzde yapılan yatırımların birçoğu gerçek anlamda araştırma ve raporlamalar sonucunda planlı olarak kurulmuş işletmeler değil. Bunun en açık kanıtı ise sektörümüze hizmet eden, irili ufaklı işletmelerin birçoğunun stratejik hedefi yok. Genellikle işletmeler günlük politikalar ile yönetiliyorlar. Hedefleri bir kenara bırakın aynı çoğunluğun işleyen organizasyon şeması ve görev tanımı yok. Belge almak için hazırlananlardan bahsetmiyorum gerçek anlamda benimseyip uygulamaktan bahsediyorum. Yoksa her işletmede belirli bir hiyerarşik yapı var ama girift halde. Bir konu ile kim ilgilenir ya da ilgi gösterir ise o hemen onun işi olur ve artık sorumluluk ondadır. Böyle organizasyonlarımız var. Tabi ki bunun adı organizasyon ise.
Böyle bir yapının oluşmaması daha düzenli ve oluşabilecek sorunların öngörüsü ve çözüm önerileri ile birlikte yatırım planının oluşabilmesi için hazırlanacak olan Fizibilite çalışmasına etki eden teknik unsurları inceleyelim. Bu unsurlar dikkate alınmadığında karşımıza çıkabilecek olası kayıplar nelerdir ve ne gibi önlemler almak gerekir, maddeler halinde inceleyelim.
3.1. Pazar Araştırmasının Etkileri
İşletmenin piyasaya arz edeceği ürün/hizmetin gelecek olan tepkilerini ölçme ve muhtemel ömrünü hesaplama gayretidir. Yani doğru talep tahmini yapabilmektir. Fizibilitenin en önemli destek noktası da budur. Dolayısıyla talebi oluşturacak olan piyasanın iyi analiz edilebilmesi gereklidir. Eğer bu doğru analiz edilmez ise fizibiliteden hedeflenen sonuç alınamaz.
Ekonomi; talebi aşağıdaki değişkenlerin birer fonksiyonu olarak kabul eder.
i- Talebin gelir düzeyi
ii- Talebi içerisinde barındıran nüfus
iii- Ürün/hizmetin bedeli
iv- Ortaya çıkacak olan ürün/hizmeti ikame edecek ürün/hizmetin bedeli
v- Talebin tercihleri
Yapılacak olan çalışmada yukarıdaki tüm kısıtlar dikkate alınarak çeşitli istatistiksel yöntemler ile (anket, regrasyon analizi, anova testi, üstel düzeltme vb.) talebin öngörüsü çıkartılır. Bu araştırmanın sonucu ürün/hizmetin piyasadaki fiyat-gelir esnekliğinin ne olacağını ortaya çıkaracaktır.
Eğer ki; Pazar incelemesi yetersiz veya uygun olmayan analiz metotlarının kullanılması yada diğer firmaların satışlarını baz alarak yola çıkılması durumunda. Yüksek kapasitede işletme kurulması, verimsizlik ve kaynak israfına yol açacaktır. Bunun tam tersini düşündüğümüzde. Düşük kapasite ile kurulan bir işletme piyasanın ihtiyaçlarını karşılayamayacak. Sonucunda piyasada firmaya güven kaybı oluşacağı gibi, kendisi gibi başka küçük tesislerin kurulmasına neden olacaktır. Buda pazarı bölecek ve rakip yaratacaktır.
Pazar araştırması yapılırken, satışlarda sistematik bir artış olacağı belirli bir süre sonra tam kapasite çalışılacağı öngörüsü ile yatırım planlanmalıdır.
Satış ağı/kanalları belirlenmeden hedef kitle tespit edilmeden ve ürün/hizmetin piyasadaki talep ölçülmeden yatırım kararı alınmamalıdır. Bu konu ile ilgili yaşadığım ilginç bir olay var.
Anadolu’da yeni kurulmuş mobilya firmasına uğradım. Kendilerine burada ne üretmeyi planladınız diye sorduğumda aldığım yanıt “ne iş gelir ise onu yapıyoruz” dediler.
Böyle yaklaşımda bulunan ve işletmeyi açıp işin gelmesini bekleyen hiç de azımsanmayacak boyutta işletme var. Bunun nedeni OÖİ lerin kendilerine ait stratejileri ve hedefleri, kalkınma planları bir yol haritaları yok. Sadece KOSGEB vb. kuruluşların desteklerinden faydalanmak için yapılmış yol haritaları var.
Satış ağının doğru tespitinin yapılmadan ürün/hizmet seçimi yapılıp satış kararının alınması olabilecek en kötü işleyiş biçimidir. Eğer işletmenin ürettiği ürün/hizmet doğru taleplere yanıt veremiyor ise kısa zamanda o ürün/hizmet satılabilirliğini kaybedeceği gibi piyasada ki itibar kaybını ve bıraktığı olumsuz izi silmek çok uzun zaman ve emek isteyecektir.
3.2. Yer Seçiminin Etkileri
İşletmenin kuruluş yerinin seçimi, fizibilite çalışmasının stratejik kararlarından bir diğeridir. Bu seçim yalnızca ticari açıdan değil, gelir dağılımı, bölgesel gelişmişlik (alt yapı olanakları vb.), ilişkili firmaların aynı bölgede konumlanması, çevresel faktörler ve teşviklerden yararlanma oranlarını içermektedir.
Yer seçimi işletmelerin büyüklüklerine göre de farklılıklar göstereceğinden konu buna göre ele alınmalıdır. İşletmenin yerinin seçimi için standart bir kural oluşturmak çok mümkün değildir. Bu bağlamda, Küçük ölçekli işletmeler (KÖİ) için yer seçiminde çok daha farklı etkenler ortaya çıkmaktadır. Genellikle KÖİ ürünün en fazla talebinin olduğu yerde, işletme sahiplerinin mevcut arsasının/binasının olduğu yerde veya işletmenin üst düzey yöneticisi ya da sahibinin beğendiği bir bölgeye kurulabilmektedir. Daha sonra gelişen çevresel faktörler ve işletmenin değişen konumu ile mevcut yer etkin olmaktan çıktığında kolaylıkla kısa bir süre içerisinde yine aynı kriterler göz önünde bulundurularak farklı bir yere taşınma kararı alabilmektedir. KÖİ için verdiğim bu örneği OÖİ’de görmek mümkün. Bu kaynak israfını önlemek için yer seçimi konusunu fizibilite çalışması içerisinde inceleyip. İşletme sahibi ya da yöneticisinin duygusal yaklaşımına bırakılmaması önemlidir. Yer seçiminde dikkate alınması gereken faktörleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
3.2.1. Ekonomik ve Nicel Etkenler
Hammadde ve yardımcı malzemelere yakınlık, pazara yakınlık, ürün dağıtım giderlerinin etkisi, iş gücünün ücret düzeyi.
3.2.2. Nitel Etkenler
İş gücünün niteliği, çevresel faktörler, eğitim olanakları, bölgenin alt yapısı.
3.2.3. Diğer Etkenler
Arazi ve çevre koşulları (iklim, yol vb.) arazi maliyetleri, inşaat maliyetleri, firmanın stratejik hedefleri, sosyal tesis ve aktivite olanakları vb.
Tüm bu seçenekler göz önüne alınarak en uygun (optimum) yerin seçiminde doğrusal programlama tekniklerine başvurulmalıdır.
Sıraladığım seçeneklerin hepsi bir arada incelendiğinde ülkemizde birçok fabrikanın yanlış yerlerde kurulduğunu rahatlıkla görebiliriz. Yapılması gereken ise üretim işletmelerinin şehir dışında alt yapısı hazır büyük organize sanayi alanlarına, özellikle Anadolu’ya konumlandırılması işletmelerin kaynaklarını optimum kullanmasını sağlayacaktır. Örneğin: İstanbul’da ki; üretim işletmelerinde çalışanların günde min. 2 saati yolda, evine veya işine ulaşmak ile geçmektedir. Eğer işi Anadolu yakasında, evi de Avrupa yakasında ise 3–4 saatini yolda ve trafikte harcamaktan başka hiç bir şansı yoktur. Basit bir hesapla OÖİ 80 kişi çalıştığını kabul edelim. Bir an için hepsinin de aynı yakada oturduğunu varsayalım. Günlük iş gücü kaybı (80adamx2saat=160adam.saat) (160adam.saat/8saat=20adam) 20 adamlık işgücü kaybı söz konusudur. Buda işletmenin %75 performans ile çalıştığı anlamına gelmektedir. Buradan çıkan sonuç ise, genel anlamda İstanbul da ki işletmeler yaklaşık %25 kayıp ile çalışıyor demektir. Günlük iş gücü kaybı (80×2=160saat/8) dediğimizde her gün yaklaşık 2 günlük iş gücü kaybı söz konusudur. Buda ayda 44 gün yılda 528 gün yapmaktadır. Yaptığımız şu basit fazla detay inilmemiş hesaplamada 80 çalışanı olan bir işletmenin, ülke ekonomisine 1 yıllık yükü, yaklaşık 1 kişinin 1 yıllık iş gücüne eşittir. Tabi ki sadece çalışanların iş yerine ulaşması değil, aynı mantıkla hammadde veya ürünlerinde zamanında yerine ulaşması oldukça güç olmakta. Dolayısıyla sevkıyat zamanlarını organize etmek tamamen dış etkenlere bağlı kalmaktadır. Çoğu zamanda bu planlar tutmamaktadır.
Bahsi geçen bu ve benzer kayıp zamanları üretime alabilmek ve daha verimli çalışılabilmesi için, öncelikle üretim işletmelerinin tamamı, alt yapısı çok iyi hazırlanmış ve Anadolu’nun çeşitli illerinde konumlanmış büyük, hatta kendi enerjisini kendisi üreten profesyonel OSB’ne taşınmalıdır. Böyle bir yapılanmanın işletmelerimize getireceği avantaj; teşviklerden faydalanma çevresel faktörlerin olumsuzluklarının dışında kalma, maliyetlerini aşağıya çekebilme olanakları vardır. Bölge için ise; yeni istihdam alanlarının açılacağı gibi, ülke genelinde kalifiye personel oranı artacaktır. Böylelikle kalifiye personelin belirli illerde öbeklenmesi önlenecektir. Sanayinin gittiği bölgelerin gelişmişlik düzeyi artacak ve bölge halkının refahı yükselecektir.
3.3. Kapasite Seçiminin Etkileri
Kapasite seçimi firmayı ilgilendirdiği kadar ülke ekonomisi açısından da önemli bir konudur. Özelikle optimum kapasitenin belirlenmesinde ölçek ekonomisinin de göz önüne alınması gereklidir. Kapasite kısaca, işletmenin mevcut kaynaklarını kullanarak, belirli bir zaman diliminde ortaya çıkardığı ürün miktarıdır. Farklı durumlar için farklı kapasite tanımları da yapılmıştır. Bunlar;
3.3.1. Optimum Kapasite
İşletmenin tam dolu haldeki teorik kapasitesidir.
3.3.2. Fiili Kapasite
Tüm etkenlerin göz önünde bulundurulduğu ortamda gerçekleşen kapasite miktarıdır.
3.3.3. Gerçekleştirilebilir Kapasite
Bu ise uygulama anında çıkabilecek ihtiyaç ve eksiklikler kapsamında gerçekleşen üretim miktarıdır.
Özellikle fizibilite çalışmalarında gerçekleştirilebilir. Kapasitenin hesaplanmasında piyasa araştırması, teknolojik yatırım, üretim giderleri, donanım giderleri vb. kalemlerin etkileşimi dikkate alınarak tespit edilir.
Yanlış kapasite hesaplaması tesislerin yanlış ölçeklerde kurulmasına, sadece iç pazar düşünülerek hesaplanan kapasite, ölçek ekonomisi göz önüne alınmadan yapılan yatırımlar sonucunda maliyetler yükselmekte dolayısıyla uluslar arası pazarlarda rekabet gücü azalmaktadır. Tüm bunlar dışa açılımın gerçekleştirilememesi ya da ulusal pazardaki mevcut müşterilerin kaybına neden olmaktadır.
Kuruluş aşamasında doğru kapasitenin hesaplanması durumunda, uzun dönemde ilave yatırımlar ya da ölçek ekonomilerinden yararlanamayan verimsiz bir işletmeyi suni ve günü kurtaran çözümler ile yaşatmaya çalışmak gibi bir çabadan kurtaracaktır.
Her sektör için belirli bir ekonomik büyüklük vardır. Eğer tesis bunun altında ise rekabet şansı olamaz. Minimum büyüklük teknolojik gelişmelere ve piyasa koşullarına göre şekillenmektedir. Fizibilite çalışması yapılırken min. ekonomik büyüklük mutlaka dikkate alınmalıdır.
3.4. Üretim Parkurunun Yanlış Konumlandırılması
Mobilya sektörü günümüzde son derece gelişmiş makineler ile icra ediliyor. Eskiden olduğu gibi emek yoğun değil, artık teknoloji ve bilgi yoğun çalışılıyor. Böyle teknolojisi yüksek makine parkuruna sahip sektöründe yönetimi ve kurgulanması mutlaka matematiksel temellere dayanmalıdır. Eğer bu temellere oturtulmaz ise yanlış yatırımlar ve bunun sonunda oluşan atıl kapasite ortaya çıkacaktır. Sektörümüzdeki yatırımların nasıl yapıldığına baktığımızda genellikle firma sahiplerinin makine fuarlarında inceleme yaparken makine alım kararlarını olgunlaştırdığını ya da işletmesindeki yöneticilerin yönlendirmesi ile makine yatırımına gittiğini görüyoruz. Tabi ki; firma da çalışan mühendis ve yöneticiler yönlendirecektir. Ancak bunu yaparken makalenin girişinde de belirttiğim gibi bir analiz raporu sonucunda bu kararın güçlü desteği olacak şekilde yatırım kararı alınmalıdır. Hiçbir zaman bu iş yetişmiyor aslında bir tane daha şu makineden olsa diyerek makine alınmamalı. Ama maalesef bunları yaşıyoruz.
Bu konu ile ilgili çok çarpıcı bir olayımı aktarmak istiyorum.
Yurt dışındaki sektörel bir fuarda ülkemizden giden üç şirket ortağı ile birlikte makine stantlarını geziyoruz. Basit bir desen transfer makinesi gördük makineyi inceledik gerçekten güzel sonuçlar veriyor oldukça iyi diye bahsettik. Daha sonra kendi aralarında konuşup bana biz bu makineyi alalım dediler. Peki, ne için alacaksınız sizin yaptığınız işe uygun değil dediğimde aldığım yanıt “bulunsun bir gün lazım olur” idi.
Biraz uç örnek ama bizdeki makine yatırım kararı maalesef böyle alınabiliyor.
Fabrikaların oluşumunda üretim hatlarının ve makine yerleşimlerinin ürünün üretim mantığına uygun şekilde konumlandırılmamış olması, hatlar arası taşımalarda çok büyük kayıplara neden olmaktadır. Yerleşim planı yapılmış bir üretim hattının yeniden konumlandırılması ise büyük oranda zaman ve iş gücü kayıplarına etkendir. Bu işlem fabrika planı oluşturulurken çok iyi düşünülmeli, üretilecek ürüne göre makine yerleşimleri yapılıp ara taşımalar mutlaka simülasyon yapılarak üretim ve taşıma zamanları ölçülmeli. Buradan çıkacak sonuca göre en uygun (optimum) olan yerleşim planı seçilmelidir.
Tabiî ki fabrika yerleşiminde tek etken hatlar arası taşıma değildir. Makinelerin basınçlı hava, elektrik ve toz emme ihtiyaçlarının en kısa yoldan makinelere ulaşması da bir o kadar önemlidir. Diğer bir konuda fabrika içerisindeki parça akışının hatlar boyunca düzenlenmiş konveyör sistemleri ile yapılması ve konveyör hatlarının en kısa yoldan makinelere ulaşabileceği yerleşimin kurgulanması gerekmektedir. Yine ara stok alanları ile koltuk altı depoların ve aksesuar depoların montaj hatlarına yakınlığı zaman kayıplarını önleyeceği gibi fabrika alanını en verimli kullanacak şekilde tasarlanmalıdır. Tüm bunlar için özel olarak tasarlanmış benzetim (simülasyon) yazılımlarından faydalanılması işin proje aşamasının da verimli geçmesi açısından gerekli görülmektedir.
Ürün kalitesi ve iş güvenliği açısından önem arz eden bir konuda, üretim alanının uygun ısıda tutulmasıdır. Genel anlamda bilgisayar kontrollü olan ağaç işleme makineleri metal konstrüksiyon olması nedeni ile aşırı ısı oynamalarında istenilen hassasiyetin sağlanabilmesi için sürekli hassas ayar gerektirmesi nedeni ile zaman kayıpları doğduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da çalışma ortamının ısısı önemlidir.
Fabrika içi makine yerleşimi ve ara taşımaların verimliliğe nasıl etki ettiğini aşağıdaki örnek ile daha netleştirebiliriz.
Panel imalatı yapan orta ölçekli bir firmada yapılan ölçümler doğrultusunda bir parçanın işlenmek için kat ettiği yol 210m. olarak bulunmuştur. Fabrika makine yerleşim planında yapılan değişiklik ve konveyör sisteminin kurulması ile parçanın kat ettiği yol 123m.’ye düşürülmüştür. Bunun yanı sıra konveyör sistemi olmadığı zaman. Ara taşımalar için istiflerin makineler arası taşınmasında kullanılan transpalet bekleme veya farklı noktalardan alıp getirme gibi geçen kayıp zaman ve gereksiz yere kat edilen yol ortadan kalkmıştır. Taşıma ve boş olarak kat edilen yolların ortadan kalkması ile makinelerin boşta kalma zamanları sıfırlanmış. Çalışanların yürüme yolunun kısalması ile yorgunluk azalmış ve işe yoğunlaşma (konsantrasyon) düzeyi artmıştır. Buda genel verimliliğe olumlu olarak yansımıştır. Aynı işletmede yeni düzenlemeye göre yapılan analizler sonucunda eski sisteme oranla verimlilik %30 artmış, ara taşımalar %41 oranında azalmıştır. Ayrıca eski düzendeki fazla kat edilen yol, uzun taşıma aralıkları düzensiz istiflemeden kaynaklanan parça kayıpları ortadan kalkmıştır. Çalışanların motivasyonunda olumlu yönde iyileşmeler gözlenmiş. İşletme açısından ise maliyetler aşağıya çekildiği gibi ürün kalitesinde iyileşmeler olmuştur.
Bundan sonrası ise hazırlanan bu temel yapının üzerine parça takibi ve izlenebilirliğinin sağlanması için yapılacak çalışmaların inşa edilmesidir.
Verilen örnek olaydan da anlaşılacağı üzere fabrika içi yerleşim işletmenin gelişimi, çalışanlar ve makine parkuru gibi temel kaynakların verimliliğine direkt etken unsurdur. Kayıplar sadece makine parkurunun yerleşiminden değil aynı zamanda makine seçimi de oldukça önemli boyutlarda kaynak israfına neden olan etkenleri içermektedir.
Bugüne kadar CNC frezeleme tezgahları delik makinesi düşüncesi ile işletmelere alındı/satıldı. Oysaki bu makineler yüzey frezeleme işleminde eğrisel formların işlenmesi ve bu işlemi yaparken eğrisel formlardaki delik işlemlerini de aynı zamanda yapabilmesi amacı ile delik ünitesi bulunan makineler olarak tasarlanmıştır. Bu kurguda kullanıldığında son derece verimli çalışan makinelerdir. Eğer sadece delik işlemi olarak kullanılır ise oldukça yavaş kaldığı gibi yaklaşık 60kg. ağırlığındaki motor kafası minimum 3mt “x” ekseninde 1,5mt “y” ekseninde tek bir mafsala asılı olarak hareket etmektedir. Parçayı sabitleyen, vakum pompasının, Toz toplama ünitesi ve basınçlı hava
Üreten kompresörün eş zamanlı çalışması gerekliliğinden kaynaklanan enerji sarfiyatları mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Şekil 1’de verilen mutfak dolaplarının sadece üst modüllerinin yan tablalarının (Şekil 2) işlem zamanı ve delik işlemini yapmak için harcadığı enerjiyi kwh cinsinden aşağıdaki şekilde hesapladığımızda aradaki fark çok daha net görülecektir.
Şekil 2 de görülen dolap yan tablası üzerindeki delik işlemlerini CNC işlem tezgahında ve çoklu delik makinesinde ayrı-ayrı yaptığımızda harcadığımız enerji ve zaman sarfiyatları Tablo 1 ve Tablo 2’de verilmiştir.
Hesaplama:
Mutfağın tamamında 3 adet dolap ünitesinden 6 adet yan parça vardır. Buda;
30 x 6 = 180 Adet delik işlemine karşılık gelmektedir.
CNC işlem tezgâhında her bir parçanın işlem zamanı = 0,0103 saattir.
6 parça x 0,0103saat = 0,0618 saat yapmaktadır.
Aynı parçalar çoklu delik makinesindeki işlem zamanı = 0,0028 saattir.
6parça x 0,0028saat = 0,0168 saat yapmaktadır.
Buradan da görüldüğü gibi parçaların çoklu delik makinesinde değil de CNC işlem tezgâhında yapılması durumunda
CNC tezgâhta 0,0618 / 0,0168 = 3,68 katı daha fazla süre harcanmaktadır.
Bir vardiya zamanı 8 saat üzerinden hesapladığımızda. Eğer delik işlemini CNC işlem tezgâhında yaparsak bir günde 8saat / 0,0618 = 129 mutfaklık parça işlenir. Aynı vardiya süresi içerisinde çoklu delik makinesinde bir günde
8saat / 0,0168 = 476 mutfaklık parça işlenebilmektedir. CNC işlem tezgahının bir vardiyada işlediği mutfak parça sayısını, çoklu delik makinesi 2,16saatte işleyebilmektedir. Buda çoklu delik makinesi kullanmadığımız zaman bir vardiyada 5,8saat’lik kayıp anlamına gelmektedir. 1 ayda 127,6 saat yapmaktadır. Yani böyle bir yatırım yapmış firma çoklu delik makinesi olan bir işletmeye göre ayda 16 günlük yanlış yatırım maliyeti ile çalışmaktadır.
Enerji sarfiyatı bakımından karşılaştırma:
CNC işlem tezgâhında her bir parça için harcanan enerji = 0,8387kwh.
6parça x 0,8387kwh = 5,0322kwh enerji harcanmaktadır.
Aynı parçalar çoklu delik makinesinde ki enerji sarfiyatları = 0,1875kwh.
6parça x 0,1875kwh = 1,125kwh enerji harcamaktadır.
Buradan da görüldüğü gibi parçaların çoklu delik makinesinde değil de CNC işlem tezgahında delinmesi durumunda;
CNC tezgahta 5,0322 / 1,125 = 4,47 katı enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu yaklaşım ile çoklu delik makinesi yerine delik işlemini CNC işlem tezgâhında yapan bir firmanın delik maliyeti diğerine göre 4,5 kat daha fazla olacaktır.
Bunun gibi mobilya sektörünün vazgeçilmez makinelerinden bir diğeri de ebatlama makineleridir. Genellikle doğru kapasite planlaması yapılmadan karar verilen ebatlama makinelerindeki kayıpları aşağıdaki örnek ile çok daha net görebiliriz.
Yatay levha ebatlama makineleri de delik işleminde yürütülen mantık çerçevesinde düşünüldüğünde firmanın yapacağı ürün ve hedef kapasite doğrultusunda seçilmelidir. Yatay ebatlama makineleri sekiz saatlik vardiyada ve asansör yüklemeli olarak kurgulandığında, bir makine ortalama 50–55Yükleme/gün yükleme yapılabilmektedir. Yaygın olarak kullanılan yatay levha ebatlama makinelerinin. Her bir yüklemesinde testere çapına bağlı olarak 18mm kalınlıktaki levhaları üst üste 5 veya 6’sını aynı anda kesmektedir. Bu durumda makinenin bir vardiyada tam kapasitesi 50 yükleme ve 5 plaka üzerinden 250 plakadır. Eğer makine ye seri üretime uygun kesim verilmez ise yani her bir kesim tek plaka ile yapılır ise aynı makine ile bir vardiyada, en fazla 50 plaka kesilebilmektedir. Dolayısıyla çıkan sonuç makinenin %20 kapasite ile kullanıldığını gösterir. Böyle bir işletme için bu yatırım son derece yanlıştır. Yapılan yatırım verimsiz bir yatırım olmakla beraber gereksiz oluşan atıl kapasite ve kaynak israfı söz konusudur.
İşletme sahiplerinin yaptığı diğer bir yanlış ise bir anda iş yükünün artması ile yatırıma yönelmeleridir. Oysaki iş yükü arttığında yatırıma yönelmeden önce mevcut kapasiteyi en verimli şekilde nasıl kullanılabilirin etüdü yapılmalıdır. En kolay yöntem 2. veya 3. vardiyalarında açılması yani makinelerin 24 saat faal tutulması ile dar boğazın aşılması yoluna gidilmelidir. Eğer buda yeterli gelmiyor ise diğer firmalardaki atıl kapasiteyi kullanmak uygun çözümdür. Böyle düşünülmediğinde ülke genelinde ciddi boyutlarda kullanılamayan kapasite ortaya çıkmaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsünün 2005 verilerine göre ülkemizdeki kurulu iş gücünün ancak %50’sini kullanıyoruz buda daha basit bir ifade ile 1 TL’ye mal edeceğimiz ürünü 1,5TL’ye imal ediyoruz demektir.
Yukarıda verdiğim örnekleri çoğaltmak mümkün, benim vurgulamak istediğim nokta şu; işletmeler yatırım düşündüklerinde mutlaka bunun etüdünü yapmalılar. Bunu yaparken de işinde uzman olan kişilerden faydalanmaları işletmenin geleceği açısından son derece önemlidir. Hepimiz sektörün içerisindeyiz ve kapanan firmaların kapanma gerekçelerinin birçoğu yüksek yatırım maliyetlerini karşılayamama veya mevcut yatırımın atıl kalması nedeni ile yükselen işletme giderlerini karşılayamamaları etkendir. Ayrıca, uzun seneler bu sektörde bulunup da teknolojik yatırımlar ile gelişimini sürdürmesine karşın yinede ayakta duramayan işletmeler var. Buradaki kritik nokta ise işletme sahipleri veya yöneticilerin gelişimde sürekliliği sağlayamamış olmasıdır. Bu kez yatırım değil hizmet kalitesi, ürün teslimatındaki hız, esneklik ve teknik personel yatırımın da rakiplerinin gerisinde kalmasıdır.
Tüm bu konuların her biri fizibilite çalışmasında ele alınmalı, fizibilitesi yapılmış talebe uygun kapasiteyi karşılayan yatırımlar yapılmalıdır.
3.5. Organizasyonel Yapı ve İnsan Kaynakları
İşletmenin organizasyonel yapısı büyüklüğüne göre oluşturulup belirlenen birimlere gelecek personelin nitelikleri tespit edilmeli. Aynı zamanda oluşturulacak olan görev tanımları ve yeni personelin uyum (oryantasyon) süreci oluşturulmalı. Bunun sonucunda personel istihdamı düşünülmelidir. İnsan kaynakları konusunda oldukça önemli olan konu, işletme kurulmadan kilit düzeydeki teknik personel mutlaka istihdam edilmeli ki; yatırım projesine uygun devam ettirilebilsin. Oysaki birçok uygulamada işletme sahibi bir şekilde fabrika yerini ve makineleri seçtikten sonra teknik personeli istihdam ediyor. Bu aşamadan sonra makine seçiminden yerleşimine birçok detay da düzeltmeler (revizyonlar) yapılmaya başlanıyor. Eğer bu düzeltmeler (revizyonlar) gerçekleştirilemez ise mevcut durumda üretim yapılması gibi bir sonuca gidilerek yukarıda belirtilen büyük kayıplar ile üretim gerçekleştiriliyor.
Gerekli personel fizibilite aşamasına başlandığında proje içerisine dâhil edilir ise hem karar aşaması hem de kuruluş aşaması çok daha verimli olacağı gibi, işletmenin kaynak israfı önlenecektir.
Birçok OÖİ. Kaynaklarını geri dönüşümü olmayacak şekilde harcamakta ve ciddi boyutlarda zaman kaybı yaşamaktadır.
4. Diğer Etkenler
Fizibilite hazırlanırken yukarıdaki teknik ağırlıklı çalışmanın dışında yoğun olarak üzerinde çalışılması gereken finansal konularda aynı hassasiyette irdelenmelidir. Bunlar;
i- Yapılacak yatırımın bedeli, buda
a. İşletme sermayesi
b. Sabit sermaye olmak üzere iki aşamada incelenmelidir.
ii- İşletme çalışmaya başladıktan sonra oluşacak genel giderler detaylıca incelenmeli. (Bu ürünün maliyetine de etkendir.)
iii- Fizibilite projesinin proje hazırlama maliyeti ve projenin yürütüm aşamasında oluşacak maliyetlerde hesaplamalara dâhil edilmelidir.
iv- Son olarak projenin kapsamındaki tüm kalemler toplanıp ortaya çıkan bedelin finansal analizleri yapılıp ilgili bütçelerin oluşturulması gereklidir.
Konunun finansal boyutu bu makalenin kapsamı dışında tutulmuş, sadece fizibilite kavramının teknik boyutlarda karşılaşılan veya karşılaşılması olası etkenler. İşletmelerin gelişimine hangi oranlarda etki ettiği örnekler ile verilmiştir.
5. Sonuç ve Öneriler
Fizibilite kavramında bir projenin yapılabilirliğinin incelenmesi ana unsurdur. Ancak fizibilitenin kendisini de proje olarak alıp mutlaka proje planı çıkartılmalı. Gerekli gruplar oluşturulup veya uzman gruplardan destek alıp çalışılmalıdır.
Yapılan her proje gibi bununda mutlaka bir hedefi olmalı ve çalışmalar o hedefe ulaşacak kısa, ekonomik ve en uygun (optimum) çözümler içermelidir. Tüm bu sistem çalıştırılırken projenin verimliliği ölçülmeli. Belirli plan dâhilinde ve gerekli araştırmalar çerçevesinde yapılan çalışma ile ortaya çıkacak olan rapor, işletmenin ileriye yönelik hedeflerini daha kolay belirleyebilir duruma getirmelidir.
Fizibilite çalışması yapılmadan oluşturulan yatırım, düzenleme veya ilaveler ileride işletmenin çeşitli kayıplara uğramasına neden olacağı gibi rekabetini de zayıflatacaktır.
Bunların hepsinin yapılabilirliği işletmelerimizin sadece finansal kaynaklarla değil, teknik anlamda mühendislik alt yapısına sahip bilgi ve tecrübenin gerekliliği göz ardı edilmemelidir.
Yatırım sürecinin içerisine bilgiyi katmalıyız eğer bilgi olmazsa verimlilik de kalitede olmaz. İçerisinde bilgi olmayan yeni fikirler bulunmayan, fark yaratmayan ürünler geliştirmedikçe rekabet şansı zayıflayacaktır.
Ülke kaynaklarının, sanayide en uygun (optimum) düzeyde fayda sağlar şekilde kullanılabilmesi ve kaynak israfının önlenebilmesi için yatırım öncesi mutlaka gerçek anlamda fizibilite hazırlanmalıdır.
5846 sayılı yasa gereği lütfen gerektiği gibi kaynak göstermeden alıntı yapmayınız
KAYNAKLAR
Eliyahu M.Goldratt Amaç Sürekli İyileştirme Süreci,2007,İstanbul
Prof.Dr. İbrahim Kavrakoğlu İnovasyon, Alteo yayınları,2006,İstanbul
Joseph Prokopenko Verimlilik Yönetimi, MPM,2003,Ankara
Prof.Y.Müh.Melih Koçer Fabrika Organizasyonu ve Dizaynı,Güven
Kitapevi,1974,Ankara
Prof.Dr.Müh.Bülent Kobu Üretim Yönetimi, İÜ yayınları,1987,İstanbul
Sabit Tunçel Yatırımdan Önce Fizibilite, Ahşap Dergisi, S.32
Türkiye İstatistik Yıllığı 2005,Ankara
http://www.dpt.gov.tr