5. Kobiler ve Verimlilik Kongresi İzlenimlerim
Küresel Dinamikler ve Kobiler 25–26 Kasım 2008 Kültür Üniversitesi Organizasyonu
Sabit Tunçel(Mba) Ağaçişleri End.Yük.Müh.
Dünyayı saran kriz nedeni ile tüm konular krizden nasıl çıkılır veya kriz nasıl fırsata çevrilebilir üzerinde odaklanmış idi. Ancak burada önemli olan birkaç nokta KOBİ’lerin bu krizden çıkışlarını kolaylaştıracak ya da krizin etkisini daha az hissetmelerini sağlayacak küçük öngörü ve çıkış yolları verildi. Her şeyden önce KOBİ firmalarına sağlanan olanaklar bir kez daha anlatıldı ve bunlardan faydalanan firmaların ne aşamalara geldiği bu şartları sağlamak için neler yapılması gerektiği detaylıca vurgulandı. En kritik nokta ise her sene olduğu gibi bu senede patent başvurularımızın veya proje üreterek AB fonlarından aldığımız payın Avrupa ülkelerine göre ne kadar düşük olduğu dolayısıyla daha fazla fikir üretmek ve sanayimizi geliştirmek zorunda olduğumuz net olarak ortaya kondu.
Kongrenin temel amacı işletmelerde verimlilik olmasına karşın kongrenin 18 dakika geç başlaması dikkatimi çekti şöyle basit bir hesap yaptığımızda (salonda yaklaşık 150 kişi vardı. 150 x 18 dk = 2700 dk bu da 2700 dk/60 dk=45 saat demektir.) kısacası konu verimlilik olmasına rağmen 45 saat kayıp ile kongre başladı sizlerinde dikkatinizi çektiğini düşünüyorum bu ülkemiz için çok ciddi kayıptır. Çünkü orada izlemeye gelenler KOBİ firmalar yani üreticiler dolayısıyla siz ülkenin üretken zamanından 45 saatini verimsiz kullandınız. Bu kısa hatırlatmadan sonra kongre kapsamında ele alınan konulara değinmek istiyorum.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği başkanı Sn. Ahmet Nakkaş Türkiye genelinde 2.010.377 KOBİ işletmesinin olduğunu bunların ortalama kar marjlarının %6 civarında İstihdam açısından baktığımızda ise %95’i kapsadığını kalan %5’lik payın ise büyük ölçekli işletmeler tarafından istihdam edildiğini belirtiler. Hazır giyim sanayi fiyat odaklı çalışmayı bırakıp kalite fiyat odaklı çalışmaya yönelerek dar boğazı aşama çabasına girdiğini, fazla arz dan kaynaklı atıl üretim kapasitelerinin kapandığını ve müşteri odaklı esnek imalata geçtiklerini ifade etti. Bunun yanı sıra eskiden yılda bir kez yapılan yeniş koleksiyonların artık 6 ayda hatta 3 ayda bir yapılma durumuna geldiği dolayısıyla hızla yeni ürünler tasarlanması gerektiği dünya ile ancak böyle rekabet edebildiklerini açıkladı. Tüm bunların yanı sıra her sektörde olduğu gibi hazır giyim sektöründe de yanlış yatırım ve destekler sektörü olumsuz etkilemiştir. Dünya Hazır giyim sektöründe 34,5 milyar $ lık bir pasta var. Ülkemizin hazır giyim sektörünün ihracattaki payı 2003 yılında %4,95 iken 2007 yılında %4,66 olarak gerçekleşmiştir. Bu düşüşün nedenini Sn. Nakkaş gerekli desteklerin sağlanamamasına bağlamaktadır. Yine bu sektörde 2007 yılında istihdam oranı %43,1 iken 1999 yılında bu oran %53,3 mertebelerinde olması bu düşüşün yansımalarını net olarak göstermektedir. AB ülkelerinde bu oran %64,7 mertebelerindedir. Ayrıca, iş gücüne katılım oranı ise AB ilkelerinde %70,5 Türkiye’de ise %47 civarındadır.
Bu karşılaştırmaları yerli malı kullanımı açısından yaptığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır.
Bu tabloyu tercüme ettiğimizde Türk sanayi ciddi bir düşüşe geçtiğini yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Tüm bu veriler ışığında Sn. Nakkaş İç satışların 2008 %11 düştüğünü ve 2009 yılında tahminen %15 düşüş göstereceğini ifade etmektedir.
Kriz Ortamında KOBİ’ler de Finans Yönetimi başlıklı Panelde ise ilk olarak Sn. Başak Karaaslan ekonominin değerlendirmesini şöyle yaptı.
Her şeyden önce rakamları net olarak belirtti ve buradan düze çıkma yolunun devlet desteği ve sıkı bir çalışma olduğunu ifade etti. Verdiği rakamlar ve tahminler ise şöyle idi.
2008 yılında YTL %40 değer kaybetti
2008 yılında İMKB %45 değer kaybetti
2009 Yılında enflasyon %8,6 olarak bekleniyor
Tahmini cari açık 38 Milyar$ olacağını ifade ettiler.
Tablo her ne kadar karamsar gözükse de düzelmeyecek gibi durmadığını bunun için gerekli önlemleri almamız gerektiğini vurguladı.
Kredi Garanti Fonu (KGF) İstanbul Avrupa Şube Müdürü Sn. Tekin Kural KOBİ ve KGF İşbirliği konusun da bilgiler verdi.
KGF sadece uzun süredir çalışan KOBİ’lere değil yeni kurulmuş veya kurulum aşamasındaki KOBİ işletmelerine de aldıkları krediler konusunda kefalet veren bir kuruluş olduğunu öncelikle ifade ettiler. Aslında bu işin özeti şu KOBİ bankadan kredi alırken gayrimenkul veya ipotek edilebilir bir varlık göstermesi gerekiyor bunu gösteremediği zaman krediyi alamıyor işte burada KGF devreye giriyor ve gerekli kefaleti üstlenip KOBİ’ni ihtiyacı olan krediyi alması sağlanıyor. Bu tip çalışmalarda özelikle kalkınmada öncelikli yörelere daha büyük önem veriliyor. Tabiî ki bunun nedeni istihdamın o bölgelere yönlendirilmesi. Bunun yanı sıra yenilikçilik ve istihdam arttırıcı konularda destekler verilmesi tercih edilen önemli bir nokta olduğunu ifade ettiler.
Kefalet konusunu sadece KOBİ işletmelerine veriyorlar ve müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imza atıyorlar.
Verilen kefaletin üst sınırı 750.000 YTL olduğunu bunun 125.000 YTL’ye kadar olan kefalet taleplerinin KGF tarafından onaylanabildiğini ifade ettiler. KGF toplam kredi tutarının %80’nine kefalet verebildiği gibi, EXİM banktan 250.000 YTL.- ye kadar olan kredilerde %100 kefalet verebildiklerini belirttiler. Devlet bankalarının yanı sıra çeşitli özel bankalar ile de çalıştıklarını belirtiler. Bu işlemlerin yapılabilmesi ve kredi ya da kefaletin işletilebilmesi için izlenecek yolda ilk müracaat KGF’ ye yapıldığında evraklar hazırlanıp bankaya müracaat gerçekleştirilebildiği gibi. Önce banka işlemleri yapılıp iş kefalet kısmına geldiğinde KGF’ ye müracaat edilerek de işler yürütülebilmektedir. En önemlisi KGF’ ye yapılan müracaatlar ne kadar sürede sonuçlanması idi ki onunda yanıtını Sn. Kural 2–3 hafta olarak verdi. Tabiî ki tüm bu işler için KGF nakdi kredilerde %2, gayri nakdi kredilerde %1 komisyon artı ilk müracaat da 250 YTL.- inceleme ücreti aldığını ifade ettiler.
Sn. Kural’ın verdiği bu değerli bilgilerden sonra Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Genel Müdürü Sn. Çetin Ali Dönmez Bey KOBİ’ler için Alternatif Finansman konusunu ele aldılar.
İthalat veya İhracat yapan KOBİ’lerimiz için oldukça önemli olan döviz kurları ve taşınan risk VOB tarafından çeşitli öngörüler ile yapılan anlaşma sonucunda devrediliyor. Yani işletme riskini paylaşıyor. Burada VOB ile şunu yapıyorsunuz örneğin ithalat yaptınız ve kurların oynamasından dolayı sıkıntı yaşamamanız için kuru sabitlemek istiyorsunuz. Bu durumda yıl sonu $ kurunu 1,70 YTL olarak VOB ile yaptığınız görüşmeler sonucunda ortaya çıktı ve anlaştınız. Eğer yıl sonun da kur 2,00 YTL’de olsa siz 1;70 YTL’den işlem görmeye devam ediyorsunuz.
Sn. Dönmez bu konuyu detaylıca açıkladı ve KOBİ’lerin kur makasından korunmaları için bu şekilde çalışmalarının yararlı olacağını ifade ettiler.
Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliğinden AB Uzmanı Sn. Bülent Özcan KOBİ’ler ve AB Fonları ile ilgili şu bilgileri verdi.
Öncelikle Mesleki konularda verilecek eğitim veya eğitim organizasyonların destekler verdiklerini. Bunun yanı sıra Ar-Ge ve İnovasyon ya ada inovatif çalışmalara ciddi destekler verildiğini ifade ettiler Ayrıca AB’nin önümüzdeki dönemde vereceği hibe desteklerinin kapsamını ise şöyle sıraladılar.
- Sosyal ve ekonomik kalkınma
- İnsan kaynakları
- Mesleki eğitim
- İstihdam
- Kırsal kalkınma (direkt)
- Tarımsal girişimler
- Et
- Süt
- Meyve, sebze
- Balıkçılık gibi
Konusunda finansal destekler verileceğini açıkladılar. Bu program çerçevesinde bölgesel olarak Anadolu’ya öncelik verileceği ve bu konuda haritada öncelikli bölgeleri slayt yardımı ile gösterdiler.
TÜBİTAK EUREKA Projeler Sorumlusu Sn. Duygu Öktem KOBİ’ler ve TÜBİTAK Destekleri konusunda ise şunları ifade etti.
KOBİ’lerin yapacağı Ar-Ge çalışmalarının bir proje kapsamında ele alındığında %60’ını hibe destek olarak sağladıklarını ve bunun 36 ay süreli olduğunu belirtiler. Proje bütçesinde herhangi bir parasal sınır bulunmadığını 1507 olarak kodlanan KOBİ Ar-Ge başlangıç destek programının ise %75’inin hibe olarak verildiği ve bunun üst sınırının ise 400.000 YTL ve 18 aylık bir süreyi kapsadığını ifade ettiler. Eğer sunulan projelerde bu program içerisinde olan 36 ülkeden herhangi biri ile işbirliğine girilir ise EUREKA programından rahatlıkla faydalanılabileceğini ifade ettiler. (Çin’de bu programda işbirliği yapılabilecek ülkelerden biri) Burada önemli olan nokta işbirliği yapılan firmaların arasındaki iş bölümü mutlaka dengeli olmalı. Ayrıca devam etmekte olan projelere dahil olunabilmekte. Bunun için TÜBİTAK’da ilgili birime müracaat edilerek işlemler başlatılıyor. Bunların yanı sıra proje kümeleri var bunlara da katılabiliniyor. Konu ile ilgili detay için www.eureka.tubitak.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Şubat 2009’da düzenlenecek olan itea etkinliğine mutlaka katılınması gerektiği ve önemli bir etkinlik olduğunu ifade ettiler. Yurtdışından 300 firmanın geleceği görüşme ve tanışma toplantısının olacağı ve bunun bir fırsat olduğunu ısrarla belirttiler.
Ayrıca herhangi bir projeniz var ise bunu da mert celtic etkinliğine Eurostars kapsamında götürebiliyorlar ve burada prosedürün daha az olduğunu ancak hibe süresinin kısa olduğunu belirtiler. Bu konuda da www.fp7.org.tr adresinden detaylı bilgi alınabilir.
Öğleden sonraki oturumda ise ilk olarak KOBİ’lerde kurumsallaşma ve stratejik plan konusu ele alındı. İlk konuşmacı olarak Straactive Danışmanlık firmasından yönetici ortak sıfatı ile Sn. Cengiz Nayır Kurumsallaşma ve Aile Anayasası konusunda bilgiler verdi.
Kurumsallaşmanın işletmelerin belirli bir büyüklüğe geldikten sonra yapmaları gereken bir oluşum olduğu vurgulandı. Benim düşüncem işletmelerin kurumsal kimlik kazanması için mutlaka belirli bir büyüklüğe ulaşması gibi bir kısıt yok işletmenin büyüklüğü veya çalışan sayısı ne olursa olsun kurumsal olabilir. Bunun için bir sınır konulamaz. Kurumsallaşma çalışma prensiplerinin kurgulanması yani sistem yaklaşımıdır. Dolayısıyla şunu diyebiliriz. Kurumsallaşmış bir firma sadece işverenin değil tüm çalışanlarındır ve o işletme artık bir kimlik kazanmıştır. Sn. Nayır ülkemizdeki işletmelerin kurucudan sonraki nesle devri ile ilgili şu çarpıcı rakamları verdiler. 2. nesle devir %20, 3. nesle devir %4 olmakta. Bu oranın az olması işletmelerdeki ortaklık yapısının ve kişisel egoların önüne geçilememesinden kaynaklandığını bunun için çıkış yolunun işletmenin bir anayasasının olması gerekliliği ile aşılabileceğini ifade ettiler. Kurumsallaşma uzmanlaşmayı, Uzmanlaşma profesyonelleşmeyi gerektirir. Sözü ile aslında bunu çok güzel ifade ettiler. Kurumsallığın yönetiminin yönetim kurulu ile olması gerektiği. Tek bir kişinin kararı ile strateji ve yön tayini yapılamayacağını vurguladılar. Aile şirketlerinde kurucunun ailesi genişledikçe sıkıntılar doğmaya başlıyor. Özelikle aileye yeni katılımların olması ile bu daha da girift hal almaktadır. Bunun önlenebilmesi için ailenin kurumsallaşması gerekmekte, bunun içinde bir aile konseyi oluşturulmalı. Burada en önemli nokta aile konseyi kurucu ile kan bağı olanlardan oluşmaktadır. Aile konseyinin kuralları ise aile anayasasında yazılarak nesilden-nesile aynı strateji ve kültürün devamı sağlanmaktadır. Aile anayasasında iş ile ilgili olabilecek her türlü durum için çözüm yolları gösterilmiştir. Şirketi kurumsallaşmasında ise aile hissedardır ve aile içerisinden şirkette çalışanlar ise belirli bir sistem ve kurallar zincirinde hareket etmelidir. Tüm bu açıklamaları Sn. Nayır aşağıdaki gibi şematize etmektedir.
Sn. Nayır, Aile anayasasının temelinde sosyoloji, psikoloji, hukuk gibi bilimlerin olduğunu. Dolayısıyla, aile anayasasının uzman danışmanlar tarafından ailedeki herkes ile tek – tek görüşülerek yazılması gerektiğini. Aile anayasasının oluşturulması için kesinlikle uzmanlık gerektirdiğini ve her şirketin aile anayasasının farklı olduğunu. Yönetim kuruluna girmek için gerekli asgari şartlar ve çalışma prensipleri gibi önemli kırılımları kapsadığını ifade ettiler.
İkinci konuşmacı Arçelik Yönetim Kurulu Üyesi Sn. Hasan Subaşı Kobilerde Stratejik plan konusunda, işletmelerin mutlaka bir stratejik plan hazırlamaları gerektiğini, eğer neye gideceğinizi bilmiyorsanız oraya ulaşılamayacağını yaşanmış örnekler ile açıkladı.
Akkök grubu icra kurulu başkanı Sn. Mehmet Ali Berkman Kriz Yönetimi konusunda sürekli olarak işletmeyi ilgilendiren belirli göstergelerin izlenmesi, kriz yönetim masasının kurulmasının, işletmenin nakit akışının yakından izlenmesi ve stokların olabildiğince aşağıya çekilmesinin önemini vurguladı. Bunların yanı sıra finans kurumlarından alınan kredilerin kullanımının ve borçların yakından takip edilmesinin büyük önem taşıdığını ifade ettiler. Ayrıca siparişten sevke kadar olan sürecin nasıl kısaltılabileceği üzerinde çalışmalar yapılmasının ciddi tasarrufları da beraberinde getireceğini bunun inde yalın düşüncenin ön plana çıkması gerektiğini ifade ettiler.
Karsan Genel Müdürü, Sn. Cevdet Özdoğan Türkiye’de yalın üretim uygulamaları konusundaki konuşmasına. Yalın imalata ne zaman ihtiyaç duyarız sorusu ile başladı. Devamında pazara kazanırken yalın üretim anlayışını şirkete/şirketlere oturtmanın zor olduğu aslın bu dönemlerde bunun oturtulması gerekliliğini vurguladı. Bıçak kemiğe dayandığında bunların yapılmasının istenilen etkiyi vermeyeceğini savundu.
Eğer işletme için fark yaratmak önemli ise, fark bunları bilmek ve moda olduğu için değil gerçekten sonucuna inanıldığı için yapmanın önemli olduğunu vurguladılar. Stokları düşürmek derken bunun sadece mamul veya hammadde stoku olmadığını çalışma alanı, makine, iş gücü vb. etkenlerde de israfı önlemek gerektiğini belirtti
Toyoto’dan Kurumsal Strateji Planlama Gn. Md. Yrd.’sı Sn. Tamer Beksan Yalın Üretim’de Toyota Modeli başlıklı sunumunda Toyota’da yalın üretim uygulamalarından bahsetti. Öncelikle problemlerin kaizen felsefesi ile çözümlenmesi gerektiğini vurguladı. Mutlaka malzeme akış diyagramı oluşturulmalı ve bunu yaparken üretim sahasının gözlemlenmesi gerektiği, üretimin ilk aşamasından itibaren diyagramın oluşturulmasının öneminden bahsetti. Sipariş toplama, Stok, Üretim emri, Ara stoklar, Üretim süresi vb. Bu görsellik bittikten sonra kaizen aşamasına geçilebilmektedir. Bunun için
- Mevcut durum ortaya konmalı
- İdeal durum çizilmeli
- Üretimdeki problemler tespit edilmeli
- Kaizen planı yapılıp takip edilmeli
Üretim yönetiminde en önemli nokta saha yönetimidir. Bunun için bizzat sahaya inilmeli ve gerekli gözlemler yapılmalıdır. Diğer bir nokta ise insan kaynağının gelişimi ve yönetimidir.
Bu çalışmaların toplamına Mühendislik Kaizenleri denilmektedir. Ve bunlar büyük adımlı iyileştirmelerdir.
Ayrıca saha kaizenleri vardır ve buda küçük adımlı kaizenlerdir. Saha kaizenleri olmadan başarıya ulaşmak olanaksız olduğunu belirttikten sonra.
Saha Yönetimini aşağıdaki tablo ile açıkladılar.
Ayrıca, Sürekli gelişim ve insan kaynaklarının olması gereken maddeleri de aşağıdaki gibi şematik olarak ifade edildi.
En kritik söz ve tüm salonu hayrette bırakan ise Toyota fabrikasındaki kaizen öneri sayısının 100.000 olması ilgi çekici idi.
Kongrenin birinci günün 1 saatlik gecikme ile kapandı ve verilen kokteyl ile konuşmacılar ile davetlilerin hem tanışması hem de günün yorgunluğu atıldı. İkinci günde akademik bildiriler daha ağırlıklı idi ama büyük salondaki panellerde bir o kadar ilgi çekici ve enteresan idi. İkinci gün yapılan oturumlardan öğleden sonraki Bask Hükümeti Yatırım Promosyon Ajansı SPRI Türkiye Temsilcisi Sn. Çiğdem Koçak İspanya KOBİ’leri ile Ortaklık başlıklı konuşmasında özellikle kümelenme yöntemi (metodolojisi) ve uygulamalarına değindi. SPRI yeni veya büyümek isteyen firmalara uluslararası alanda ortak olabileceği KOBİ’ler buluyor ve bunlar ile diyalogu sağlıyor. O bölge ile genellikle metal ve otomotiv konusunda çalışıldığını ifade ettiler. Bunun ile ilgili kendilerinde firma data bankının olduğu çalışmak isteyen firmalara bu doğrultuda yol ve yöntem gösteren pozisyonda hizmet verdiklerini ifade ettiler.
Diğer konuşmacı ise Bask bölgesi rekabet enstitüsü başkanı Sn. Juan Manuel Esteban Kümelenmenin Avantajlarından bahsettiler. Bask hükümeti 20 yıldır kümelenme konusunda çalıştıklarını ve kümelenme mantığını ilk başlarda anlatmakta çok büyük sıkıntılar çektiklerini ifade ettiler. Özellikle bu konuda devletin liderliğinin önemli olduğunu, dolayısıyla devlet desteğini arkalarına almak için ciddi emek harcamışlar. Hatta ifadesinde kümelenme çalışmalarının oturtulabilmesi ve bundan sonuç alınabilmesi için devlet desteğinin ön koşul olduğunu ısrarla ifade ettiler. Eğer kümelenme stratejilerini uygulayacaksanız mutlaka yerel yönetimleri konun içerisine dahil edilmesi gerekliliğini vurguladı.
Çalışmaya ilk başladıklarında, Bask bölgesinde oluşturacakları kümelerin uygun haritalaması yapılmış. Tabiî ki bölgenin rekabetçiliğinin yanı sıra mikro düzeyde rekabet çok önemli olmakla beraber makro çerçevedeki rekabette ihmal edilemeyecek düzeyde önem arz etmekte. Harita oluşturulduktan sonra küme birlikleri oluşturulmuş.
Küme inisiyatifi çok örgütlü bir yapı mutlaka devlet desteği gerekli eğer bu daha geliştirilir ise küme derneklerinin kurulması bir ihtiyaç haline gelmektedir. Kümelenmede sosyal ve ilişkisel sermaye çok güçlü olmalı veya güçlendirilmeli. Bu oluşumda sektöre dayalı öncelikler mümkün.
Bask bölgesinde kümelenme uygulamasına ilk başladıklarında istenilen amaçtan sapmalar olmuş (bizdeki teşvikler gibi). Daha sonra benzer olumsuzlukları önlemek için çeşitli tedbirler almışlar ve şu anda tüm problemler aşılmış ve istedikleri şekilde yol almışlar. Her 4 yılda bir stratejik planlar yapıyor ve bu çalışmalara devlet davetli olarak katılıyor (hakem gibi)
Bask bölgesinde şu anda başarılı 11 küme olduğunu belirtiyorlar. Kümelerin içeriden dışarıya doğru gelişmesi, hatta diğer kümeler ile birleşerek küme yapısını geliştirmesinin önemli olduğunu ifade ettiler.
Dünya da başarısız uygulamaları olan küme örneklerine Avrupa, Amerika ve Afrika da rastlanmakta. Aslında kümelenme hem devlet için hem de özel sektör için zor bir süreç. Burada kritik nokta kümelenme düşüncesi oluştuktan sonra başlangıç için aşağıdaki unsurları başlangıçta yapmak gerekiyor.
- Mevcut durum tespiti yapmak
- İnsan faktörünü incelemek
- Odaklı işbirliğine gitmek
- Doğru ve etkin yönetişim sağlamak
- Uzun süreli taahhütler
- Sisteme güven
- En önemlisi yani anahtar kelime strateji
Ülkemizde bu oluşumu nasıl gerçekleştirebiliriz sorusuna ise verdiği yanıt ilginç idi. “İstanbul’da yapılması gerekenler bitince, Türkiye’de bir şeyler yapılabilir” dedi.
Son oturumda büyümek isteyen ve büyüyen kobilerin sorunları tartışılıp çeşitli görüş ve öneriler belirtildi. Son oturumun en ilgi çeken kısmı ise konuşmalardan daha fazla, konuşması biten kişilerin uçağa yetişmem gerekiyor diyerek salonu terk etmesi idi böyle güzel bir organizasyonda beklenmeyen bir gelişme idi. Oraya vakit ayırıp gelen izleyenlere yapılan bu saygısızlıktan dolayı son oturum ile ilgili yorum yapmayı gereksiz buluyorum.