tercih

Share This:

Sektör Gelişirken Üniversiteler de Bölüm Tercihlerinin Analizi

Dr. Sabit TUNÇEL(Mba)
Ağaçişleri End.Yük.Müh.
OMO İst.Şb.Yön.Kur.Üyesi
www.sabittuncel.com

1. Giriş

Türkiye, ahşap sanayinin teknolojik gelişim anlamında oldukça mesafe kat ettiği birçok platformda rakamları ile birlikte dile getirilmektedir. Sektörün büyüklüğüne ve gelişimine paralel olarak yönetim anlayışı ve bilgiye verdiği değerinde aynı oranda gelişim göstermesi de bu sürecin beklenen sonucu olmalıdır. Ancak sektöre mühendis yetiştiren üniversitelerimiz incelendiğinde aynı paralelliğin olmadığı görülmektedir. Burada üniversitelerin gelişiminden vurgulamak istenen bu bölümlerin tercih edilmediği ve son derece düşük puanlar ile öğrenci alındığıdır. Diğer bir konuda işletmelerimizin bilgiye ve bilgi sahibine değer vermemesi, gerçek anlamda kurumsal bir yapıda olmamaları. En önemlisi de sektör mühendislerinin 5531 sayılı yetki yasasına sahip olmalarına karşın bu konuda yasanın verdiği yetkiler ile hareket edilmemesidir.

Bu bildiri kapsamında orman ürünleri sanayinin bir kolu olan mobilya üretimi konusunda üniversite ve sanayimizin mevcut durumu, eğitim sistemi ve meslek tercihleri konuları ele alınacaktır. Tabiki, bu aşamaya geçmeden önce sektörün ölçek boyutunda dünya ve ülke genelindeki durumuna kısaca değinip, sektörümüzdeki mühendislerin yaşadığı sıkıntılar ve bu konuda odamız ve üniversitelerimizin neler yapabileceği, fakültelerimizin yaklaşımının neler olması gerektiği ve son olarak işletmelerimizin ve sanayicilerimizin bu sürece nasıl katkı sağlayacakları konusunda bir takım öneriler paylaşılacaktır.

2. Mobilya Sektörünün Dünya’da ve Ülkemizdeki Durumu

2001 Yılından itibaren sürekli gelişen Türkiye mobilya sektörünün dünya mobilya ihracatında 2011 yılı itibari ile 214 ülkeye 1,6 milyar dolarlık satış kapasitesi ile 21. sırada olması, Avrupa’da ise 14. sırada olması, sektörün büyüme potansiyelini ortaya koymaktadır. Türkiye mevcut potansiyelinin ve stratejik pozisyonunun önemini kavrayıp tanıtım faaliyetlerini ve birebir ilişkilerinin etkinliğini ve sürekliliğini artırabilirse, uluslararası mobilya pazarında daha iyi pozisyon elde edecektir. Türk mobilya endüstrisi, toplam üretim kapasitesi ile dünya mobilya üretiminden aldığı yaklaşık %1’lik pay ile istenilen düzeyde değildir.[1]

Gelişmiş ülkeler dünya mobilya üretiminin yaklaşık %52’sini yapmaktadır. Dünyanın en büyük mobilya üreticileri sırasıyla ABD, İtalya, Almanya, Japonya, Fransa, Kanada ve İngiltere’dir ve 131 milyar $ civarında üretim yapmaktadırlar.

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ise dünya üretiminin %48’ini gerçekleştirmektedir. Bu ülkeler arasından dört tanesi Çin, Polonya, Vietnam ve Brezilya özellikle son zamanlarda ihracata yönelik tasarlanan ve üretim yapan yeni tesisleri sayesinde hızlı bir üretim artışı göstermiştir.

Avrupa sektör temsilcilerine göre, Avrupa Birliğinin 27 ülkesi dünya mobilya üretiminin % 27’sini, tüketimin % 28’ini, ihracatın % 45’ini, ithalatın ise % 46’sını yapmaktadır. AB’nin en fazla mobilya ihraç ettiği ülkelerin başında, İsviçre, ABD ve Rusya gelmektedir.

Mobilya üretimi, yıllık tüketimi 32 milyar $ olan orta ve düşük gelir düzeyindeki ülkeler ile yıllık gelir düzeyi 252 milyar $ olan yüksek gelir grubu ülkelere doğru yayılmaktadır. Dünya ortalaması yıllık 77 milyar $’dır.1

TOBB Sektör Raporuna göre ülkemiz mobilya sektörünün 2007-2012 aralığında ortalama %70 olan kapasite kullanım oranı ihracat konusunda rakipler ile rekabetimizi maliyet açısından zorlamaktadır. Günümüzde mobilya üretimi esnek üretim modelleri ile müşterinin talepleri doğrultusunda hareket edebilecek düzeye gelmiştir. Dolayısıyla fiyat ve hız rekabeti üst seviyede olmaktadır. Bu rekabet gücüne ulaşabilmemiz için mühendislik alt yapısı güçlü firmalara ihtiyacımız vardır.

Türkiye orman ürünleri sanayindeki gelişim sadece mobilya sektörü alanında değil tüm alanlarda ciddi istihdam yaratacak potansiyele sahiptir. Yurtdışında faaliyet gösteren fabrikalarımızın, oralarda Türk yatırımcı ve sanayicilerimizin olması sektörümüzde çalışan mühendislerimiz içinde ayrı bir kapı açmaktadır.

Tablo 1. Dünya Mobilya Sektörü[2]

Tablo 1. Dünya Mobilya Sektörü Kaynak. CSIL -2008

Tablo 1. Dünya Mobilya Sektörü Kaynak. CSIL -2008

Tablo 1’deki veriler ışığında ülkemizin mobilya sektöründeki rakipleri ile arasındaki farkı daha net anlamak adına ülke nüfusu yakın olan ülkelerin üretim ve tüketim oranları ile karşılaştırdığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Özellikle nüfusu bize göre yüksek ve mesafe olarak uzak olan iki ülkeyi Çin ve ABD ile diğer başlığı altındaki ülkeleri karşılaştırma dışında tutuğumuzda, Türkiye nüfusundan %25 daha az olan İtalya’nın mobilya üretim miktarı ülkemiz mobilya üretiminin 5 katı olduğu görülmektedir.

Şekil 1. Ülkelerin Nüfuslarına Göre Mobilya Üretim ve Tüketim Göstergeleri

Şekil 1. Ülkelerin Nüfuslarına Göre Mobilya Üretim ve Tüketim Göstergeleri

Bu durumda sektörümüzün bu rakamlara ulaşabilmesi için yapılması gerekenlerden biri ürünlerimizin özgün tasarımlara sahip olmasıdır. Bunların gerçekleşebilmesi içinde sektör olarak Ar-Ge yatırımlarına önem verilmelidir. Tablodaki rakamlar dikkate alındığında dünya mobilya üretiminde ülkemiz %2’lik paya sahip olduğu görülmektedir. 74 milyon ülke nüfusumuza karşılık ihracat olarak genel toplamdan aldığımız pay oldukça düşük kalmaktadır.

TOBB’nin ve TC. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yaptığı sektörel araştırma raporlarına göre sektörün ülke ekonomisine katkısı açısından baktığımızda. Özellikle ithalatın ihracatı karşılama oranı göz önüne alındığında cari açık vermeyen önemli sektörlerimizden biridir. Ülkemiz mobilya sanayi 2001 yılından bu yana ihracata yönelik bir artış göstermiştir.

Tablo 2. Ülkelere Göre Dünya Mobilya Üretim ve İhracat Verileri

Tablo 2. Ülkelere Göre Dünya Mobilya Üretim ve İhracat Verileri Kaynak: CSIL-2008

Tablo 2. Ülkelere Göre Dünya Mobilya Üretim ve İhracat Verileri Kaynak: CSIL-2008

Sanayi Bakanlığı Sektör Raporuna göre ülkelerin mobilya ihracat rakamları karşılaştırıldığında ülkemiz %1’lik paya sahiptir. Tablo 2’de görüldüğü üzere üretim kapasitesi ve ihracat olarak Çin ve ABD ilk sırada gelmektedir. Mobilyalarda, kullanım ve estetik anlamında çok büyük farklılıklar olmaksızın tüm dünya kültürleri tarafından kullanılması nedeni ile dünya genelinde artan rekabet karşısında ülkemizde geçmiş dönemlerde KOBİ düzeyinde olan firmalar dünya standartlarında üretim yapabilecek kapasitede teknolojik tesisler kurma girişimleri ve bayilik sistemi ile ülke geneline ve dünyaya ürün satar konuma gelmişlerdir. Mobilya sektörü Türkiye’nin en eski ve en hızlı gelişen sektörlerinden biridir. Ayrıca yerli kaynakların en fazla kullanıldığı sektörlerden biri olması sebebi ile katma değeri de yüksektir.

Tablo 3. Dış Ticaret Dengesi (Bin $)[4]

Tablo 3. Dış Ticaret Dengesi (Bin $)

Tablo 3. Dış Ticaret Dengesi (Bin $)

Tablo 3’de en son 2011 tarihli verileri incelediğimizde 1,6 milyon $ ihracat rakamına karşılık aynı yılın ithalatı 857 bin $ mertebesinde gerçekleşmiştir. Diğer geçmiş dönemlerde de 1997-2000 aralığı hariç tüm yıllarda cari açık vermemektedir. 15 yıllık verilerin genel toplamına bakıldığında da aynı tablonun değişmediği dolayısıyla sektör olarak ihracatın ithalatı karşılama oranının pozitif yönde seyir izlediği görülmektedir. Bu da sektörümüzün iyi yönde geliştiğinin en iyi göstergelerinden biridir. Tabi ki bu yeterli değil çok daha iyisini sektör olarak yapmamız gerekir. Rakamlarda gösteriyor ki her geçen yıl ihracatımızın artıyor olması hedefimize ülke olarak yaklaştığımızın açık bir delilidir.

Bu gelişimin daha etkili, hızlı ve sürdürülebilir olması adına fakültelerimiz, sanayicilerimiz, odamız ve mühendislerimize büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Bu bağlamda özellikle sektörümüze mühendis yetiştiren fakültelerimizin güncel durumunu ve adayların tercih sıralamasını irdelemek gerekmektedir.

3. Mesleki Eğitimin Güncel Durumu

Sektörümüze fakültelerimiz iki farklı disiplin altında mühendis yetiştirmektedir. Bunlar bilindiği gibi Ağaçişleri Endüstri Mühendisliği (AEM) ve Orman Endüstri Mühendisliği (OEM) bölümleridir. Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bulunan ilk AEM bölümü sektörde aranan birçok mezun vermesine ve puanının o dönemlerde oldukça iyi olmasına karşın 2003 tarihinden bu yana öğrenci alımını durdurmuş olması ise düşündürücüdür. Bunun devamında ise son bir kaç yılda ülke genelinde çeşitli Üniversitelerimizde Teknoloji Fakülteleri çatısı altında AEM bölümleri süratle açılmıştır. Yine aynı şekilde OEM bölümlerimde birçok üniversitemizde Orman Fakülteleri bünyesinde çok sayıda bölüm açılmıştır. Ancak en son üniversite sınav sonuçların da hangi bölümlere ne kadar kontenjan ayrıldığı ve bunun karşılığında kaç kişinin müracaat ettiğini OSYM 2013 Tablo-4 Merkezi Yerleştirme ile Öğrenci Alan Lisans Programları tablosunu incelediğimizde sonucun son derece vahim olduğu görülmektedir.

Tablo 4. Bölüm Kontenjanları ve Doluluk Oranları

Tablo 4 Tercih Oranları

Tablo 4 Tercih Oranları

Kaynak: ÖSYM Tablo 4 tercih dağılım listesi ve çeşitli dershanelerin tercih listeleri 26.07.2013

Mezunlarının 5531 saylı yetki yasasına tabii olan her üç disiplininde üniversitelerdeki doluluk oranlarına baktığımızda Orman Mühendisliği bölümünün ikinci öğretim dâhil tüm üniversitelerdeki toplam kontenjan sayısının yaklaşık %74’ünü doldurduğu, Orman Endüstri Mühendisliği bölümlerinin toplam kontenjan sayısının %40’ını, Ağaçişleri Endüstri Mühendisliğinin ise meslek lisesi çıkışlılar ile birlikte ancak %29’unu doldurabildiği görülmektedir. Endüstrinin ihtiyacı olan mühendisleri yetiştiren AEM ve OEM bölümlerinin toplam kontenjanının ise ancak %36’sının dolu olması bir an önce harekete geçip mesleğimizin geleceği adına çözüm arayışına girmemizin gerekliliği sinyallerini vermektedir. Üniversitelerimizdeki bölümleri tek tek ele aldığımızda ise birçoğunda AEM ve OEM bölümlerinin adaylar tarafından tercih dahi edilmediği ek kontenjanlar ile bu açığın kapatılmaya çalışıldığı görülmektedir.

Dünya ve ülkemizdeki mobilya sektörünün gelişimine baktığımızda ise karşımıza çok farklı tablolar çıkmaktadır. Peki, biz nerede yanlış yapıyoruz ki; sektöre mühendis yetiştiren fakültelerimiz bu gelişime paralel olarak tercih edilmemektedir. Burada bizlere yani; odamız, üniversiteler ve sanayicilerimizin üzerine düşen görev ve sorumluluk ile yapılacak bir yol haritası sektörün doğru ve iddialı gelişimine katkı sağlayacaktır.

Eğer bu bölümler böyle devam ederse ileride büyük olasılıkla kapanacaktır. Oysa ki; yasası olan mühendisliklerden OEM ve AEM bölümlerinin bu tabloyu hak etmediğini düşünüyorum.

4. Meslek Tercihindeki Kriterler

Üniversite seçme sınavları sonucunda alınan puan/puanlar doğrultusunda adaylar bölüm tercihlerinde iki önemli unsuru dikkate alıyorlar. Bunlardan birincisi üniversitenin neler verdiği, ikincisi ise mezuniyetten sonra sanayinin neler verdiği. Bu iki kriter öğrencinin meslek seçim tercihlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Özel üniversitelerin artması buralarda daha popüler olan bölümlerin yer alması veya kendilerini çok iyi tanıtıyor olmaları özellikle kararsızlar üzerinde meslek seçimi konusunda etkin rol oynamaktadır. Bu bağlamda öncelikle üniversitelerimizi devamında ise sanayimizin durumunu kendi içerisinde inceleyip daha sonra her ikisinin bir biri ile etkileşimlerini de göz önüne alarak ortak çözümün neler olabileceğini irdeleyelim.

4.1. Üniversiteler

Üniversite ve bölüm tercihini yapacak olan öğrenci adayları ilk olarak bölümün taban puanına bakıyor, taban puan düşük ise bölümü değersiz olarak kabul ediyor ve tercih etmiyor. İkinci önemli unsur yabancı dil eğitimi veya hazırlık olup olmadığına bakıyor. Üçüncü kriter olarak da mezun olduktan sonra ilk etapta ne kadar ücret ile iş bulabileceğini ve istihdam durumunun ne olduğunu irdeliyor. Bunun dışında bölümün adı, üniversitenin sosyal olanakları, bölümün bilimsel çalışmaları, bölümün ve mezunlarının tanınırlığı, bölümün alt yapısının neler olduğu (laboratuvar, ulaşım, konaklama, bilgi teknolojilerinin kullanımı vb.). Tüm bu unsurlar göz önünde tutularak yapılan tercih sıralamasında AEM ve OEM bölümleri en alt sıralarda yer alıyor.[5]

Özellikle yabancı dil konusunda bölümlerimizde hazırlık sınıflarının olması, bölümümüzün farklı platformlarda tanıtımlarının yoğun bir şekilde yapılması. Bu bölümden mezun olanların hangi alanlarda neler yapabileceği ve yaptığı, detaylıca anlatılması mutlaka bir farkındalık yaratacaktır. Uzun zamandır bu bölümlerin olmasına karşın halen daha bölümü tanımayanların bulunması tanıtım eksikliğinin bariz göstergelerindendir. Ayrıca internet üzerinde bölümün tanıtımı ile ilgili yazılmış bazı yazıların bölümü yeterince tanıtmadığı. Mühendislik olgusu yerine daha çok mobilyacı ya da marangoz tanımına yakın bilgiler verildiği gözlenmiş, bununda olumsuz etkilerinin bu tabloya yansıdığı düşünülmektedir.

Tanıtımın yetersizliği ve mezunların neler yapabileceğinin bilinmediğinin en açık kanıtı, firmaların verdiği personel ilanlarından da net olarak gözlenmektedir. Dolayısıyla iyi bir tanıtım çalışması ile AEM ve OEM bölümlerinin mezunlarının hangi donanımlara sahip olduğu anlatılmalıdır.

Endüstri mühendisliği formasyonun da eğitim veren her iki bölümde de mezunların belirli konularda çok iyi yetişmesini sağlayacak yeni formüller oluşturulmalı ve uygulamaya alınmalıdır. Genel anlamda mobilya ihracatımızın olduğu düşünüldüğünde mühendislerimizin de en az bir yabancı dil bilmesi hem müşteri diyaloğunda hem de literatür taramasında kendi gelişimleri açısından önemlidir. Sadece malzeme bilgisi değil aynı zamanda endüstri mühendisliği ağırlıklı konularda ders içeriklerinin olması ve insan kaynakları yönetimi ile modern yönetim teknikleri detaylıca öğrencilere verilmelidir. Özellikle dersler ve ders içeriklerinin tespitinde sanayinin beklentileri dikkate alınmalıdır.

4.2. Sanayi ve Sanayicimiz

Üniversitelere girecek olan adaylar genellikle çevresinin ve öğretmenlerinin yönlendirmesi doğrultusunda meslekler kafalarında şekilleniyor. Daha sonra bu meslekler içerisinde mezun olduktan sonra iş bulma olanakları ile mesleğe olan ilgisi karar verme sürecinde etken rol oynuyor. Biz sektörümüze baktığımızda sanayimizin bilgi ve ar-ge yatırımları konusunda dünyanın son derece gerisinde olması ve birçok işletmemizin KOBİ düzeyinde faaliyet göstermesi, geleneksel yönetim anlayışı ile yürütülüyor olması adaylarda olumsuz etki yaratmaktadır. Sanayi bakanlığı Sektör Raporuna göre “ülkemiz mobilya sektörünün yapılan Ar-Ge harcaması gayri safi yurtiçi Ar_Ge içindeki payı %0,14’dür.” Buradan da anlaşılacağı gibi araştırmaya ve bilgiye gerekli önemin verilmediği bir sektör durumundadır.

Mobilya sektörü, içerisinde estetik barındıran, tasarım ve ergonominin ön planda olduğu sektörlerden biridir. Özellikle tekstil ve otomotiv sektörü gibi yıllara göre değişen bir moda akımının olması nedeni ile farklı özgün tasarımlar ile dünya pazarlarında kendimizi bu yönde tanıtmamız gerekmektedir. Her yıl yurt dışında düzenlenen mobilya ve tasarım fuarlarındaki ürünlerden esinlenerek yapılan çalışmalar bizim kültürümüzü yansıtmadığı gibi, belirli bir tasarım mantığı veya hiyerarşisi ile gelişmediğinden sadece kullanım amacına yönelik ancak estetik ve görsellikten uzak ürünler haline gelmektedir. Özellikle ihracat konusunda ciddi hamleler yapabilmemiz için özgün tasarımlar ve fonksiyonel çözümler ile mobilya üretimi yapılmalıdır.

Konunun sanayi boyutuna baktığımızda ise gerçek anlamda bilgi ve Ar-Ge çalışmalarına yatırım yapan işletmelerimizin sayısının artması. Modern yönetim teknikleri ile üretim yapan kuruluşlar haline gelmesi gerekmektedir. Geleneksel yönetim modellerinden uzaklaşmak kıt kaynakların en verimli kullanılabileceği yeni modeller ve mühendislik çalışmaları yapılması gerekmektedir. Mevcut durumda bunları yapan az sayıda firmamız var, ancak bu yeterli değil. Amaç bu sayının artması ve mobilya üretiminin her aşamasının bir mühendislik unsurunu barındırdığı kabul edilmelidir. Sanatsal çalışmalarda ustalık unsuru önemli ancak endüstriyel üretimlerde mühendislik ustalığın önünde gelmelidir.

Mühendis araştırmacı, analitik sorgu yeteneği gelişmiş iyi bir yönetici olmalıdır. Sektöre mühendis yetiştiren bölümlerimizin de bu özellikleri ile piyasada aranan mühendisler yetiştirecek düzeyde donanım ile öğrencilerini mezun etmelidir.

4.3. Üniversite ve Sanayinin Ortak Katkısı

Sektörün daha iyi yerler gelebilmesi için yapılacak ilk iş eğitim konusunda yenilikçi ve gelişime açık teknolojinin önünde giden bir anlayış ile yaklaşılmalıdır. Sanayimiz teknolojiyi dış ülkelerden değil ülkemiz üniversitelerindeki araştırma çalışmalarından öğrenmelidir. Bu konuda üniversitelerimiz sanayi ile birlikte kol kola çalışmalı sanayinin gerekleri doğrultusunda araştırma konuları belirlemeli ve bunları sanayi ile birlikte yürütmelidir. Yani üniversitelerimiz araştırmalarını yaparken sorun ve kaynak desteğini sanayiden alabilmelidir.

Tüm bunların yapılabilmesi için öncelikle sanayicilerimiz ve KOBİ ölçeğindeki firmalarımız Ar-Ge için bütçe ayırmak gerekliliğini, bu işin mühendis ile yapılacağını kurumsallaşmanın önemini ve bilgiye gerekli değerin verilmesi gerektiğini kabul edeceklerdir.

Üniversitenin yaptığı çalışmadan sanayi, sanayinin yaptığı çalışmadan üniversite mutlaka haberdar olacak ve çalışmaları koordineli olarak birlikte yürüteceklerdir. Ancak bu şekilde bölümün itibarı artacağı gibi ülke ihracat rakamları yükselecek ve atıl kapasite kaynaklı sorunlar en aza inecektir.

Yapılması önerilen çalışma ile ilgili şöyle bir model ile üniversite sanayi işbirliğinin sağlanacağı kanaatindeyim. Sistemin kurgusunda öğrenci ile sektörü buluşturmak ve bunu yaparken, yeni araştırma konuları ile öğrencinin gelişiminin sağlanmasının yanı sıra, sanayimize bilimsel katkılarda bulunacaktır. Sistemin yukarıda belirtildiği şekilde fayda sağlayabilmesi için üniversitelerimizde dört yıl boyunca eğitim alan öğrencilere eğitim hayatı boyunca çok sayıda projeyi sanayi ile birlikte yapmaları sağlanmalıdır. Bunun için temel dersler haricinde, mesleki derslerin verilmeye başladığı dönemden itibaren öğrenciye sektörden seçilecek çeşitli uygulama firmalarının herhangi birinde proje yapması istenecek. Özellikle, projenin kesinlikle uygulanabilir ve sonuçları raporlanabilir nitelikte olması sağlanacak. Yani sanayicimizin de vaktini ayırdığına değecek ve ona katma değer katacak nitelikte olacak. Böylece öğrenci sürekli olarak firmalar ile içi içe öğrendiği güncel bilgiler ile yaptığı çeşitli uygulamaları pekiştirme olanağı bulacaktır. Öğrenci yaptığı bu çalışmalar ile öğrendiği teorik bilgilerin nerelerde kullanılacağını ve sonuçlarının neler olduğunu bir fiil kendisi uygulamalı olarak öğrenecektir. Sanayimiz ise sektöre özel yetiştirilmiş olan bu mühendisleri tanıyıp haberdar olacağı gibi faydasını da gördüğünde mühendis istihdamının gerekliğinin farkına varacaktır. Yapılacak bu uygulama öğrencinin meslekteki uzmanlık alanını seçmesinde fayda sağlayacağı gibi sektörel anlamda sosyalleşmesini de önünü açacaktır.

5. Sonuç

Mesleğimizin geleceği adına yapılacak olan çalışmalara ışık tutması adına mevcut durumun incelendiği bu çalışma kapsamında Orman Mühendisleri Odası, sanayimiz ve üniversitelerimiz ile bir araya gelinerek sektörün şu anki durumunu gösterir tablonun daha iyi hale getirilmesi için hiç zaman kaybetmeden detaylı bir analiz yapılıp çözüm odaklı stratejiler belirlenmelidir. Aksi takdirde mesleğimiz değersiz algısından kurtulamayacaktır. Mesleğimize ve geleceğimize yapacağımız bu çalışma ile yön vermeliyiz.

Orman Mühendisleri Odasının üzerine düşen bir diğer görev ise yıl içerisinde düzenleyeceği sürekli gelişim eğitimleri ile mühendislerimize güncel bilgi ve gelişmeleri aktaracak organizasyonlar ile bu sürece katkı sağlamalı. Sanayimizin nabzını tutarak, üniversiteler ile işbirliği içerisine girmelerini sağlayacak seminer, panel, çalıştay ve arama toplantıları gibi organizasyonlar çerçevesinde birlikteliği sağlamalıdır. Yine odamıza düşen bir görevde sanayinin nabzını tutmak ve o doğrultuda üniversitelerimiz ile yapacağı ortak çalışmalar sonucunda sektörde mühendislerimizin önünü açacak bilgi ve donanıma sahip olacağı ders içerikleri konusunda öneriler getirmek ve bunların takipçisi olmaktır.

5846 sayılı yasa gereği lütfen gerektiği gibi kaynak göstermeden alıntı yapmayınız


 Kaynaklar

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 2012 Türkiye Mobilya Ürünleri Meclisi Sektör Raporu

T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, “Mobilya Sektör Raporu (2012/1)”, Sektörel Raporlar ve Analizler Serisi, Ankara, 2012.

2013-ÖSYS Lisans Programları Boş Kalan Kontenjanlar Listesi, www.saugundem.com. Erişim, 25.08.2013.

Tablo-4- Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları, www.osym.gov.tr. Erişim 25.08.2013.

  1. Ağaçişleri Endüstri Mühendisliği Bölümü Taban Puanları. www.butunsınavlar.com Erişim 25.08.2013

[1] TOBB 2012 Türkiye Mobilya Ürünleri Meclisi Sektör Raporu

[2]T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, “Mobilya Sektör Raporu (2012/1)”, Sektörel Raporlar ve Analizler Serisi, Ankara, 2012., s.6.

[3] CSIL: Centre For Industrial Studies, 1980 yılında Milano’da kurulan ekonomi konusunda uzmanlaşmış bağımsız bir araştırma kuruluşudur. http://www.csilmilano.com/

[4]Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Mobilya Ürünleri Meclisi Sektör Raporu, 2012, ANKARA, s.31

[5] 2013 ÖSYM sınavına girmiş 22 öğrenci ile yapılan karşılıklı görüşme ile elde edilmiş verilerdir.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir